19 Aralık 2009 Cumartesi

KARANFİL DESTE GİDER,


KARANFİL DESTE GİDER, KOKUSU DOSTA GİDEEER,,HAH HAH,HAAAH, HAAA...
Günlerdir yağan yağmur dinmiş, hava açmıştı. Bugün cumartesi 4. Levent metrosuna kadar yürüyüp bir Taksim yapıp, Beyoğlu galerilerinde biraz sergi gezip, bir havuç suyu içmek amacıyla evden çıktım.Metro turnikesinden girerken çıkış yapan bir tanıdıkla karşılaştım. Elinde büyük bir bavul ve paketler vardı. Birden adını hatırlayamadım, gülerek başımla selam verdim.O da benim adımı hatırlamadı. Ayak üstü biraz sohbet ettik ve ayrıldık. Merdivenlerden inerken bir ses duydum.." Bakar mısınız, bakar mısınız.? Bu çağrı banaydı. Geri döndüm. O sıra ismini de hatırlmıştım Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Tülay Çellek. "Sizden bir şey rica edeceğim.Ben Isparta Süleyman Demirel Üniversitesinde bir sunum yaptım, oradan geliyorum. Taksim Sanat Galerisi önünde Havaalanı arabasından inince gazete bayiinde bir büyük çiçek unuttum, artık geri dönemem. Onu alıp evinize götürüp hanımınıza hediye eder misiniz? Ne olur alın, alınca da size kartımı vereyim, aldım diye bana telefon edin. Orada kamasın çok güzel bir çiçek" Dedi Ben de " Peki olur." Dedim. Taksim'e gidip o bayiye durumu anlattım. O da içeriden çıkarıp çiçek paketini bana verince içim cııız etti. O çiçeği Tülay hanıma söyleşisi sonunda öğrenciler vermişti .O onun mutluluk zincirinin bir halkası idi.
Yeniden 4. Levent'e döndüm.Metroda sohbet ettiğim bir genç kız." Herkes size bakıyor ama ben sizi görünce ne güzel bir manzara.." diye düşündüm." dedi. 4. Levent'ten bir mimübüs bindim ve Sarıyer'e hareket ettim. Minübüs çok kalabalık idi. Metroda ve minibüste insanlar, özellikle hanımlar hep bana bakıyorlardı ve ben de elimde çiçek taşımaktan çok utanan biriydim. Eşime bile çiçek aldığımda onu torbalara saklardım. Minübüste telefonum çaldı. Arayan Denizli'den Mehmet Selçuk idi." Raşit abi biz şimdi karikatür dersindeyiz, ben senden bahsetmiştim, öğrencilerim seninle tanışmak istiyorlar, müsait misin? "dedi. Yoldayım, müsaitim, tanışalım." dedim tanıştık ikisiyle ve ben bu yaşadıklarımı o kalabalkta o öğrencilere anlattım. Minübüs karanfil kokularıyla doldu. O Ispartadan gelen kokular, İstanbul üzerinden Denizli' ye gitti. Sarıyer'de indim ve otobüs durağı karşısındaki Hünkar Sarıyer Börekçisine girip olayı kasadaki beye anlattım baştan ve hanıma bir telefon edebilir miyim, gelip çiçeğini buradan alsın?" dedim. Olur cevabını alınca Tülay hanıma verdiği karttan telefon ettim." Bu sizin için önemlidir, bir ara gelip bu adresten çiçeğinizi alın." dedim Çok duygulandı." Raşit bey, ben metroda sizi görünce, işte unuttuğum çiçeğe layık birini buldum, çiçeği siz alın diye düşündüm. Ben sizi çok severim, ısrar ediyorum, n'olur onu eşinize götürün, bu şekilde ben çok mutlu olacağım." dedi. " Ama o sizin için bir hatıra..." dedim. "Onlar bana daha başka hatıralar da verdiler, bu hatıra da sizde kalsın." dedi. Ben yine minibüsle kimselerden utanmadan, sıkılmadan geri dönüp eve gidip çiçekleri eşime verip durumu anlattım. Çok güldü,teşekkür etti. "Böyle şeyler hep senin başına geliyor, aferin, iyi yapmışsın, böylece güzel ve çiçek kokulu bir gün yaşamışsın, böyle durumlar için ben de büyük bir vazo alayım." deyip çiçekleri bir kaba yerleştirdi. Ben de bu karikatürlü günümü sizlerle paylaştım.Teşekkürler Tülay Çellek hocam.
Raşit Yakalı

Hiç yorum yok: