27 Ocak 2008 Pazar

MÜZİK KARİKATÜRLERİ.




MUHABBET KUŞU.
Müzik karikatürleri.
Raşit YAKALI
1880 yılından beri koşuyordum. Son ikisi hariç bütün Avrasya maratonu halk koşularına katıldım. Yaşlandığım için ve stent olayı yüzünden artık koşmuyor, Levent Çilekli tesislerinde her sabah 1,5 saat yürüyüş yapıyorum. Benim gibi emekli bir hayli dostum oldu. Aramızda emekli vali dahil her meslekten emekli var. Bizler hem tempolu yürüyüş yapıyoruz her gün Türkiye’nin gündemini belirliyor ve de irdeliyoruz. Tabi önce futbol la başlıyoruz, öylelerimiz var ki takımı yenilen bir hafta başka bölgelere kaçıyor. Bankacı Metin bey önerdi ve AKM deki İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği korosu konserine12 bilet aldık. Arkadaşların yarısı o saatte afyonları patlamadığı için gelemediler. Gidenlerimiz çok güzel bir konser izledik, müziğe doyduk. Konser sırasında düşünmeden edemedim.” Acaba karikatürcü arkadaşlarımla da böyle grup gezileri yapamaz mıyız?. Hep beraber o konuda yoğunlaşamaz mıyız?, ortak çizimler yapamaz mıyız?. Örneğin müzik. Birlikte konseri izleyip ayrı ayrı yorumlasak, bültenlerimizde sitelerimizde, broşürlerimizde yayımlasak, ya da en azından o güzel havayı birlikte solusak o bile bizleri mutlu etmez mi?” Diye düşündüm. Rahmetli Semih Balcıoğlu hocam bir sabah evine gittiğimde bana bir yabancı müzik albümü göstermiş ve “Bak Raşit biz henüz bu aşamaya gelemedik, Avrupa da adamlar bir konu üzerine yoğunlaşıyor ve o konu ile ilgili albüm yapıyorlar. Bu adam senfoni konserine bilet alıyor, izliyor hatta defalarca bunu tekrarlıyor, sonra da “ Müzik albümü” yapıyor hatta satın aldığı biletin resmini kitabın kapağına koyuyor olayı pekiştirmek için. Ve sonuç böyle dört dörtlük bir albüm yapıyor.” Demişti. / O günlerde biliyorum ki kendisi konulu albümler, sergiler hazırlamaya başlamıştı, bizzat yaşayarak, izleyerek./ Biliyorum yine fazla uçtum ama benim gibi düşünen arkadaşlar varsa 0542 331 36 78 den beni arasınlar, ben yer ayırtayım, bir konseri birlikte izleyelim bir denemekten ne çıkar. Belki ortak bir çalışma yapabilir hatta bir broşürde toplayabiliriz belki. Neden olmasın. Tutarsa sürdürürüz buluşmalarımızı. En azından simit partilerimizden verimli olmaz mı?
Evde torumu bakıyoruz okul çıkışı. Yeni karne aldılar Fransızca eğitim veren bir okulda birinci sınıf. Bazen eşimle müsvedde kağıtlara resim yapıyorlar. Eşim Hürriyet gazetesinin kenarındaki Atatürk portresini çizmiş. Torunum resme bakıp; “ Hiç bu resim Atatürk e benzemedi. Bu “ Beethoven” e benzedi” dedi. Dört ayda “Beethoven -1770-” i tanıtmışlar. Drama dersleri var. Ben de bu izlediğim konserin kitapçığını torunumun kitaplığına koydum. Belki bir gün bu konserleri izletme şansım olur. Bu gün olmasa da yarın Rahmi beyi, Cemil Beyi, Dede efendiyi, Hacı Arif beyi tanıtırım ona. En azından artık bilgileri kitaplığında var.

Bu pazar biz emeklilerin gündeminde Klasik Türk Müziği var.İlk haftada bilet alan ama gelemeyen bir hayli arkadaşımız oldu. Olsun bu bir ilk. Devamı gelecek bunların.


İşin içinde müzik olunca bütün salonun yüz hatlari yumuşak oluyor. Akşam haberlerinde bu mutluluk olmuyor. Metin bey ve Mehmet bey "Oh be!" diyorlar, benim gibi .


Serhan Aytan ın nefis ud resitalinden sonra Demet gürsoy hanım okuyor.

HER BİR BAKIŞINDA NEŞ'E BULDUM/BEN GÖZLERİNİN ESİRİ OLDUM/

TİR-İ NİGAHİNLE AH VURULDUM/ BEN GÖZLERİNİN ESİRİ OLDUM.

Tanburi Ali efendi/Suzudil/ Aksak şark.


NE SEMTDEN CANIM BU GELİŞ/BİZE Mİ YOKSA GÖSTERİŞ

CANIMA GECTİ BU REVİŞ/ KEREM ET BİR LAHZA İRİŞ/

ESKİ MECERAYI AÇTIN SİNEME YARELER SAÇTIN/

A ZALİM NE ÇABUK KAÇTIN, KEREM ET BİR LAHZA İRİŞ./

Kemani Rıza efendi./ Beyati/ aksak Şarkı./

konser bitti. Dağıldık.Eşimin arkadaşlarıyla komşu buluşması vardı, o da gitti. Taksime gelmişken bir Beyoğlu turu yapmadan olur mu?. Eski bir arkadaşımla biz de İstiklal caddesine daldık.Yapıkıredi Kazım Taşkent sergi salonunda mutlaka gezilmesi gereken sergiler var .


Özer KABAŞ Retrospektif sergisi.

Bu tablo beni en çok etkiledi. Bu bir karikatür değil mi? Bence karikatür, hem de çok güzel bir karikatür.Aynı salonlarda bir de Nazım Hikmet in eşyaları sergisi varki.Tam bir belgesel. Yaşamak lazım. Anlatmakla olmaz. Her ne kadar sürçü lisan ettiysem affola.










22 Ocak 2008 Salı

Zeki Beyner' i andık...

KARİKATÜR USTASI ZEKİ BEYNER ANILDI.
Zeki Beynerİstanbul Büyükşehir Belediyesi Karikatür ve Mizah Müzesinde 22-0cak -2008 Salı günü düzenlenen bir törenle anıldı. Söyleşi “KEŞKÜL-FUKARACihan Demirci yönetiminde gayet olgun bir hava içinde geçti ve büyük bir ilgi ile kalabalık bir izleyici grubunca izlendi.
Cihan Demirci’nin çok iyi bir hazırlık yapması ve davetlilerin de kısa anılarla katkıda bulunmaları toplantının çok renkli geçmesine neden oldu. Dernek başkanımız Metin Peker in de Ankara’dan bu sebeple gelmesi toplantıya ayrı bir ahenk kattı. Dileğimiz bu tür toplantıların değişik başlıklarla tekrarlanması.


Toplantı başlamadan evvel nokta ile virgül yine yanyana. Müze yöneticimiz Erdoğan Bozok Atölye hocamız Birsen Apça ve Serdar arkadaşımız bütün teknik alt yapı hizmetlerini önceden tamamlamışlar. Bize " Oh herşey dört dörtlül olmuş ." demek kalıyor.


İsim atlarım diye tüm katılımcıları yazamıyorum.





Rahmetli Mıstık Eremektar abimizin sevgili eşi Lütfiye yengemiz, GüngörKabakçıoğlu, Yurdagün Göker ve Burhanettin Ardagil yerlerini almışlar. Neşeleri yerinde. Ne kaynatıyorlar acaba?.

Salon ağzına kadar doldu. "Haydi başlayalım artık" diye mırıldanıyor Orhan Doğu abimiz. Gelirken yanında ev yapımı çok nefis kurabiyeler getirmiş. O hiç boş gelmez böyle topantılara. Cihan Demirci ağırdan alıyor, zira o Cafer Zorlu abinin de yetişmesini arzuluyor.Veee Zeki abinin garibanlığı ile yavaş yavaş başlıyor konuşmaya... Meşhur kolombo paltosu, çöplüllerde geçen günler, mezarlıklarda sabahlamalar, Tarık Minkari beyin yemek davetleri, vb./ O davetlere katılmayanımız var mı?/




Sonra Cafer Zorlu abi de gelince bir saati aşan konuşmalar başlıyor. Salonda çıt çıkmıyor Sonra Cafer abi alıyor sazı...CD gösterisi nefis oluyor.
Ergin Gülen bey biraz da Zeki nin sanat yönünü konuşalım diyor ve konu asıl amacına kavuşup renkleniyor. Salon bu ara daha da kalabalıklaşıyor, çaylar içiliyor.



Metin Peker başkanımız Cafer abini yanına koşup; "Abi nasılsın, seni özledim." dedi. Koyu ve sıcak bir hasret giderdiler. Ben şu an bu haberi yaparken Cefer Abi telefonla beni aradı. "Abi biraz sonra konuşalım, haberi yapıyorum, " deyince.." Tamam tamam oldu, yahu başbakan gibi alkışlattın beni. Çok iyi oldu, Böyle toplantılar hep yapılmalı, ah bir de bir kedi bulabilseydin. Biliyorsun Zeki kedileri çok severdi, 40 kedisi vardı."dedi. Cafer abi üzgündü. "Meslekte 50 yıl ödülümü aldım,hiç bir arkadaşım beni tebrik etmedi. " diye çok üzülüyordu. Ben bu olayı hatırlatıp kendisine alkış istemiştim. Sağ olsun bütün salon kendisini alkışladı. Çok mutlu olmuş. Kendisini hala tebrik edebilirsiniz. Telefonlarınız onu çok sevindirecek. 0212 592 39 93.



Sergide iki duayen. Erdoğan Başol abi / O bir ödül makinası/. Yurdagün Göker./Büyük bir çizer ve karikatür tarihi araştırmacısı. /Karikatürle iç içe olmak onları çok mutlu ediyor. Acaba bu salonda kaçıncı sergiyi birlikte kol kola geziyorlar.
İşte bizim en büyük özelliğimiz bu.Hepimiz iç içe ve kolkolayız biz bir bütünüz.






Muhittin Köroğlu, Cafer Zorlu, Erdoğan Başol, Metin Peker,Yurdagün Göker, Burhanettin Ardagil, Ergin Gülen, Müze yöneticimiz Erdoğan Bozok ve son anda toplantıya iki telliden yetişen Genel Sekreterimiz Aziz Yavuzdoğan..Aziz Yavuzdoğan bu kadar yoğunluk arasında bir sanat dergisi çıkarıyor.. Tamam Aziz tamam, Dergiye hepimiz abone olacağız. Anlamlı anlamlı bakma içimiz eziliyor.

Bu haberler Saymanımız Akdağ Saydut un isteği doğrutusunda Raşit Yakalı tarafından hazırlandı. Akdağ bir hastalık nedeniyle İzmir e uçtu bugün.


19 Ocak 2008 Cumartesi

İlk yarının son karikatür dersi


Bu hafta derse erken girdim, kahvaltı yapıyorlardı. Oya öğretmen bana da bir dilim yağlı ,reçelli ekmek ve meyve suyu verdi. Yan sınıfta bir güzel ikinci kahvaltımı yaptım. Kahvaltısını bitiren yanıma koştu. Yumak olduk yine. Onlara birkaç fıkra anlattım. Onlardan da anlatanlar oldu. Sonra masaları temizlendi ve hep beraber sınıfa geçip derse başladık.

Oya öğretmem:
Günaydıııın, ne güzel bir gün.. Bu gün 18 Ocak 2008...Bu gün cuma, dün perşembe idi, yarın cumartasi. Biz kaç gün okula geliyoruz?.." Beeeeş."" Kaç gün tatil yapıyoruz?" " İkiiii"...

"... Öğretmenimiz çok faaliyet getirmiş, bu hafta hediye sürprizi ne acaba"


Hava güzel sınıf çiçek gibi. Haftanın son gününde bütün yüzler gülüyor ve dersimizin adı "KARİKATÜR"


Eveeet ana okulunda dersimizin adı.

" KARİKATÜR"
Biz mizahı çiddiye alıyoruz.

Ya siz?

" Bak ben ne yaptım"
Benim ki nasıl oldu?"
"çooook güzel, benimki nasıl?"
" Benim ki bitti, senin ki ?







Suuuuus. sanatçımız iyice kaptırmış kendini, rahatsız etmeyelim.








Bu hafta iki faaliyet yaptık zorunlu olarak. Bir, kedi çizimi, iki, Tangramlarla kompozisyonlar yaratma çalışmaları.Trafik biraz karışık oldu ama hepimiz memnunduk.









Bu Minik öğrencim Yiğit Yalman. O kuklaları çok seviyor. Benim 7 yıldır hiç yanımdan ayırmadığım arkadaşım İbiş onun da gözdesi. İbişle oynamaya bayılıyor. Evlerinde çok kuklası varmış Yiğit in. Belki o bu geleneksel kuklamızı ileriki kuşaklara taşır. Bakın ne kadar mutlu ikisi de. Arkada Oya öğretmen eşim Emriye nin sponsorluğunda her hafta sınıfa götürdüğüm sürpiriz hediyeleri dağıtmaya hazırlanıyor. BU haftanın sürprizi kinder cukulata...




Ecem Tangram ürünleriyle güzel bir çalışma yaptı. Fazla ürün götüremediğim için tam olarak istediğim sonucu alamadım. Malzeme yetmedi ama işte böyle güzel çalışmalar da çıktı.















1/A_1/b ve 1/C sınıflarının okuma bayramı yapıldı. Bende izledim. Çok duygusal anlar yaşadık.

16 Ocak 2008 Çarşamba

www.dorukkalyoncu.blogspot.com


Torunum Doruk Kalyoncu Etiler YeniNesil 2000 ilköğretim Okulu 1. sınıfa gidiyor. 3 yaşından beri arabalara hasta. Hep elinde oyuncak arabalarla geziyor ve hep araba rasimlari çiziyor, hastalık erecesinde. Bu iyi mi kötü mü bilemiyoruz. Çizdiklerini bir CD de topladık. Ben ona da bir blog oluşturdum. Bundan böyle o okuma yazma öğrennene kadar anesi Banu ona yardımcı olacak. Doruk sizleri de sitesinde misafir etmek istiyor. Ben elcisiyim. Selamlar. Rasit Yakalı.


10 Ocak 2008 Perşembe

Raşit Yakalı anlatıyor...Bir zamanlar...

NASIL “DONKİŞOT DERGİCİSİ ” OLDUM?

Söke’nin Akça konak köyünde ilk okul öğretmeniyim yıl 1964 yaz aylarında İstanbul a geliyor Tercüman gazetesinde hocam Semih Balcıoğlu’ nun yanında karikatür öğreniyor günlerimi de gazetenin grafik servisinde geçiriyordum. Servis şefi karikatürist Osman Filiz ve Ali Galip Altunçul, ve diğer arkadaşlar. Köyüme dönerken de gazetenin klişelerinin atıldığı hurda bidonlarından ,sonra işime yarayacağını tahmin ettiğim klişeleri de beraberimde götürüyordum. İşte ilk dergimi bu klişelere güvenerek Söke de çıkardım. “BİLGE” sanat dergisi. 32 sayfa güzel bir dergiydi. Söke’ li yazarlar Halil kOCAGÖZ, Samim KOCAGÖZ, avukatlar, öğretmenler. Kapak içine tam sayfa bir klişe kullanmıştım. Atatürk’ün gençliğe hitabesi öz Türkçe olarak... Bir ay sonra İstanbul’dan bir mektup aldım Melek Dener imzalı. “Siz kim oluyorsunuz da Atatürk’ün gençliğe hitabesini sözde öz türkçe ye çevirmeyi cesaret ediyorsunuz?” Çok korktum ve ikinci sayıyı basamadım. Hala konuyu kavramış değilim.
Çok iyi bir yazar kadromun olduğunu sonraları fark ettim.
Yıl 1969 İstanbul’dayım, Kader beni Pardon Mizah dergisinin önce çizeri sonrada teknik sekreteri yaptı. Bu sırada dergicilik iyice kanıma işledi. Bu arada Dünya Gazetesine karikatürist ressam olarak girdim.Her akşam klişeci Vartan Melikyan ustanın atölyesine gidip klişe bidonlarını karıştırmaya başlıyordum. Onlarda çok hoş görülü davranıyorlardı, hatta teşvik ediyorlardı. Bu çöpçülük hep sürdü. Vartan bey ve kardeşi Manuk ile hala aynı sıklıkla görüşüyoruz.
Yıl 1975 Gazetede çalışıyorum ama bir dergi de yapmak istiyorum. Maaşım asgari ücret evliyim eşim çalışmıyor. Bir matbaa ile anlaşıyorum. Evde bir karanlık oda kurdum.(Eflatun Nuri abi atölyesini kapamış agrandizörünü bana taksitle sattı, hala evde.)İki tane masa lambası Tercüman gazetesinin karanlık oda şefi arkadaşım bana parmak izli artıntı, kırpıntı filmler veriyor, ben onlarla önce negatif sonra kopyalayarak pozitif filmler yapıyorum. Bazen karikatürleri aydıngerlere çiziyorum.(Fotokopi yok.) Gazetede mizah sayfaları yapıyor,kurşun kalıplarla aydıngere kopya alıp unu ters kullanıp film gibi değerlendiriyorum. Büyük asetatlara montaj yapıyor, kalıpçıda kalıp aldırıyor, sonra iki top kağıt alıp, matbaaya götürüp bastırıyordum. Param da olmadığı için o iki top kağıdı sırtlayıp otobüslerle Fındık zade beşinci kattaki evime getirip tarak sırtıyla katlayıp iç içe koyup kapak geçirip.tel zımba ile zımbalıyorduk. Sonra da onları bayi ye götürüyordum. Derginin ismi “ÇAĞDAŞ MİZAH”. Sonra da gelecek sayının hazırlıklarına başlıyordum. Bir çok beğeni mektupları alıyordum. O mektuplar beni gaza getiriyordu. Bir de Erdoğan Başol abi beni çok gaza getiriyordu. Çünkü ikimiz de yazısız karikatürü çok seviyorduk, bu işi de sırf diğer çok yazılı dergilere alternatif olsun diye yapıyorum. Yani “Gülen Düşünde “ mizahına hizmet etmek istiyordum. Bu gün hala bu düşüncedeyim. Şartlarım çok ilkeldi, imkanlarım hiç yoktu. Yani ben bu işin donkişot’u idim.
İlk eleştiriyi Oğuz Aral abi den aldım. Bana başarılar dileyen bir mektup yazmış ve “Çağdaş” Türkçe ‘Mizah’ arapça bu iki kelimeyi neden bir araya getirdim diye sitem etmişti. Rahmetli Çetin Emeç bey de dergilerimi görünce beni Bülent Düzgit aracılığı ile çağırttı ,yaptıklarımı çok beğendiğini ve beni Hürriyet’e almak istediğini söyledi. Ama önerdiği para Dünya gazetesindeki aylığımdan çok fazla değildi. Patronun Bedii Faik bey de beni hep destekledi.
Ev hep kağıt dolu idi.Eşim neler çekti Yatak odası bile kağıt dolu idi.
Çağdaş Mizah maceram bir yıl sürdü . Sonra param bitti Dergi paydos…
Yıl 1977 Yaşar Özen bey Papağan ve Çuval dergilerini İstanbul da çıkarıyor kendisi Ankara’da oturuyor. Bir gün Cağaloğlu’ nda ayakkabısını boyatırken beni görüp yanına çağırıp teknik yardım istiyor ve “Çuval” dergisini bana vermeyi ona karşılık “Papağan” dergisini de hazırlamamı istiyor. El sıkışıyoruz. Artık bir değil iki dergi hazırlamaya başlıyorum. İşler iki kat. Uzun bir süre sonra Yaşar bey imtiyaz hakkını Matbaacımıza devredip ayrılıyor.
Dergiyi öyle yapıyordum ki bir forması dergi mizanpajında oluyordu. Sonra iadelerden o formayı katlayıp albüm yapacaktım. Konu da “Çizgi ile anarşi” olacaktı. Tam albümü bitirdim mücellite götürdüm. Katlandı Kapağı basılacakken 1980 ihtilali oldu ,ben yine korktum ve bir daha mücellite bile uğramadım. O albüm de yayınlanmadan hurdaya gitti..
1987 kadar dergiciliğim sürüyor. Bir ara “Çuval” ismini “Yeni çuval” a çeviriyorum.Daha sonra Hürriyet Gazetesinin çıkardığı “Çivi” mizah dergisinin teknik sekreterliği de bana kalınca benim amatör dergiciliğim de bitmiş oluyor.
Beni İstanbul!a getiren /Rahmetli / hocam Semih Balcıoğlu hep bu uğraşlarıma karşı çıktı, eleştirdi. Çünkü o benim tüm zamanımı karikatür çizmeye ayırmamı istiyordu.
Birkaç anı:
/Rahmetli /Necmi Rıza abi o meşhur Akbaba dergisinin kapaklarının çizeri bana destek vermek için kapak çizmeyi kabul etti. Siyah beyaz karikatürü veriyor ben de evde ilkel imkanlarımla montajlıyor, letraset tramlarla tonlar, renkler yapmaya çalışıyorum. Ben vartan usta değilim ki: 4. sayıda büyük bir hata yapıyorum.Politikacıya yüzde onluk ten tonu verdim ama pozitif montaj yaptığımı unuttum ve o politikacı yüzde doksan simsiyah çıktı. O titiz Nemci Rıza abi kapağı görünce küplere bindi.”Madem bu işleri bilmiyorsun neden bu işleri yapıyorsun be adam ?” diyerek bana küstü uzun zaman benimle konuşmadı .ben bu işleri bırakınca beni affetti. Daha sonra hep gülüştük..
Erdoğan Bozok abim de bana destek verenlerden. Ama bir sayı büyük bir soru işaretli karikatürünü yine ters montaj yapınca: “Madem beceremiyorsun, neden bu işi yapıyorsun?” diyerek desteğini kesti. Ama ben tüm bu terslik ve şansızlıklara rağmen iyi işler yaptığıma inanıyordum..
Bu gün o dergileri inceleyince, ilk soyut karikatürleri ben kullanmışım.İlk uluslar arası yarışma, sergi haberlerini ben vermişim.” Uluslar arası Nasrettin hoca Karikatür yarışması” nı bile ilk ben duyurmuşun. Bu gün bile, Birkaç kere denenmesine rağmen o anlamda bir dergi yok. Çünkü satmıyor öyle dergiler. Satmayınca da bu iş Donkişotlara kalıyor.
“Yeni çuval” beğenilince” Gameda” ya gittim Yurt çapında kaliteli bir dağıtım istedim. Mukavele gereği benden 10.000 baskı istediler. Onu da hatır için kabul ettiler ve satsın satmasın benden her dergi için belli bir nakliye parası ödemem gerektiğini söylediler. Bütün imkanlarımı kullanıp 10.000 bastım . “Gameda “dan 4 sayı sonrası birinci sayının parasını masraflar düştükten sonra alırsın dediler. Her sayıda da soruyorum. “Durum nasıl? ” diye “Çok iyi “diyorlar. 5.Sayı sonrası tam para almaya gidecektim ki: gazetemizin kapı görevlisi telefon etti. “Raşit bey aşağıya bir kamyonet geldi dergilerinizi getirmiş” dedi “ Neee?” Koşuyorum aşağıya, bana iade ordinoları imzalatıyorlar. Meğerse dergilerin hiç biri satılmamış. Hepsi iade. Kamyonet yıktı gitti. Sokak iadelerle dolu , içlerinde Akbaba,gırgır dergileri bile var. Karışmışlar.. Biraz sonra Patronum Bedii Faik bey gelecek, “ Ne bunlar ?” diyecek. “Ali bey, benim bunları koyacak yerim yok, Bunların hepsini hurdacıya hemen sat, parası da senin olsun.” Dedim, o hemen halletti. Benim de amatör dergiciliğim 1986 yılında bitmiş oldu.
Bu gün evde kel olmama rağmen şimşir tarağım, büyük bir zımbam montaj masam,pimlerim, kadrat cetvelim,ölçü çarkım aydınger kağıtlarım tetikte bekliyor. Saygılar. Sakın haaaa.
Raşit Yakalı
Basın sitesi A blok A 10 80620
Yeni levent İstanbul .
www.rasityakali.com

Posta Kutusu...


Sayın Cem Özküçük-İstanbul
Sevgili Cem;televizyon çizgi film kahramanlarını kendine has ince çizgilerinle yaşına göre gayet güzel çizmişsin. Hayal gücün çok gelişmiş.Küçük yaşına rağmen her şeyi anatomi kuralları içinde halletmişsin. Bir dosya kağıdının kenarlarında 3 er santimlik boşluklar bırak ve ortada kalan alanda bütün konuyu işle,kenarlara taşma. Kurşun kalemle kompozisyonu hallettikten sonra tarama ucu ve siyah çini mürekkebi ile çiz. Mürekkep iyice kuruduktan sonra kurşun kalem izlerini yumuşak bir silgi ile dikkatlice sil. Tarama ucu bulamazsan bildiğimiz divitle de çizebilirsin.Siyah çini mürekkebini kırtasiyecinizden temin edebilirsiniz. Onu da bulamazsan siyah rotring mürekkebi olabilir. Siyah dolmakalem mürekkebi sakıncalı olur zira o su değdiğinde dağılıyor. Yeni ve konulu çalışmalarını bekliyorum. Eline sağlık. Selamlar .

Sayın Şirin Meral- İstanbul
Çizgilerin temiz,kompozisyonların sade. Biraz daha dikkatli olabilirsen bu iş olacak. Zengin adamın kemik tutan kolu omuzdan hatalı. Çıplak adamın dizinin arkasında ters diz, ya da pantolon potu gibi bir potluk ver.Duvar tuğlaları adamın başına bitişik olmuş, orayı biraz havalandır. Parmakları tek tek belli et.El kemiği iyi tutamıyor. Şapka tutan el iyi. İmzanı çok uzaklara atma, desene yakın olsun. Kompozisyonda büyük boşluklar bırakma. Eline sağlık.Yeni çalışmalarını bekliyorum.
Not: Hatalı yerleri kırmızı çizgilerle işaretlediğim için özür dilerim. Amacım orijinaline müdahale etmek değil ,yanlışları birlikte görelim diye. Selamlar.
Sayın Tutku Tuncalı
Esprin çok güzel. ”Eğitim” konulu bir karikatür ancak bu kadar net olarak anlatılabilir. Bir kelime yazı yok ama “Eğitim” seviyemizi bir bakışta anlatıyor. Seni kutluyorum. O elleri çizen eline sağlık. Hiç eleştiri yapmıyorum. Böyle kurşun kalemle değil de çini mürekkebi ile çizilmiş yeni çalışmalarını bekliyorum. Özellikle böyle yazısız olanları. Selamlar.
Sayın Sultan Biçer-İstanbul
Senin de “Eğitim” konulu çalışmalarını diğerlerine göre çok beğendim. Biraz daha desen çalışması yapmalısın.Özellikle kalemlerin ek yerlerini biraz aceleye getirmişsin. Çalışmalarını siyah tükenmezle değil de, önce kurşun kalemle deseni çizdikten sonra tarama ucu ya da divit ve çini mürekkebi ile çiz.Yeni çalışmalarını bekliyorum. Selamlar.
Sayın Murat Başaran
Konuların ikisi de çok güzel. Seni kutlarım. Ekonomideki durum(!) ve müzik konusunda oldukça kafa yormuşsun. Desenlere gelince aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Bu desenlerde iki ayrı durum var : 9 numaralı futbolcuyu akrobata bakarak gayet başarılı olarak çizmişsin ama diğer desenler (zil tutan hariç) çok şişirme olmuş. Onları da tam hakkını vererek çizmeliydin. Sen bunu yapabilecek bir bileğe sahipsin. Yeter ki yorulma, sıkılma ve kompozisyonunun her yanına aynı emeği ver. Kompozisyon bir bütündür. Bir yerine az bir yerine çok emek vererek işi halledemeyiz. Konu da çizgi de bir bütündür. Sen de çizgiye asıl. Başarılı çalışmalarını bekliyorum.Her organı (elleri,yüzleri) tek tek göster. Selamlar.
Sayın İsmail Yıldız
Konu harika,çizgiler de güzel.Kurşun kalemle çizgi aramalarına biraz daha dikkat edersen inan çok başarılı bir çizer olacaksın. Tabi her şey birden olmuyor. İnanıyorum sen bu işi kısa zamanda halledeceksin. Çizgileri yarım bırakma. Biliyorum sen onları göz tamamlasın diye yarım bırakmışsın ama şimdilik eksik bırakma; ileride belki...Selamlar.
Sayın Elif Tükenmez
Bir karikatür hatırlıyorum, bir yabancı çizerin, hem de ödül almış bir karikatürü. Cellat büyük bir tarama ucunu büyük baltasıyla idam ediyor, vuruş sonrası bir sürü küçük tarama ucu fırlıyor vuruş noktasından.Senin o karikatürü görmüş olmana imkan yok ama sen de bu karikatürünle ona benzer güzel bir çalışma yapmışsın. Seni kutluyorum. İnşallah bu temiz konuların ve çalışma azmin tükenmez. Aynı anlayış düzeyinde yeni çalışmalarını bekliyorum.Sivrilt kalemlerini.Selamlar.
Sayın Seda Tuncalı-İstanbul
Evet maalesef öyle açılmaya açılmaya örümcek bağlamış kitaplar. Kütüphanedeki tozlu raflardaki tozlu, dışı örümcek bağlamış içlerinde bir sürü bilgi keşfedilmeyi bekliyor.Okunmayan bir toplumuz maalesef. Çizgilerin net ve temiz. Belli ki kaleminin ve beynin pırıl pırıl.Haydi o zaman Seda.Yeni karikatürlerini bekliyorum. Belki senin ve diğer arkadaşlarının karikatürlerini yayınlatma imkanı bulur ve topluma “Biz de Varız Türk Karikatüründe” deriz; kim bilir...Selamlar.
Sayın Seray Şahiner
İyi bir ekonomi karikatürü.Desenler de oldukça başarılı. Belki bir resim temelin var. Adamın elleri ipi gayet güzel tutmuş. Sadece abartıya ve perspektife biraz dikkat et. Resim etkisinden biraz kurtulmayı dene. Yani anatomi kurallarını bozmadan biraz deformasyon yap. Adamın yüzü, kuyu, ağaç gibi bölümleri abartabilirdin. Yeni çalışmalarını bekliyorum.Selamlar.
Sayın Kamuran Sümer
Okul ne oldu Kamuran? Bildiğim kadarıyla Bursa’da üniversitede okuyordun.Üçüncü sınıfa mı geçtin , dördüncü sınıfa mı? Hayırlısı olsun ,başarılar. Sonra pırıl pırıl bir iktisatçı. Bu esprini hep beğenirim. Gönlüm hep iyi bir çizer olmanı istiyor. Yeni çalışmalarını bekliyorum. Eleştiri yok.Güzele ne denir?Kurşun kalemleri sil daha özenli çinile. Selamlar.
Sayın Elif Tükenmez
Bakış açısı..Bu karikatürünü özellikle seçtim Elif. Evet bir kompozisyonda en önemli olay bakış açısı bence, duvarda iki tablo var. Konuyla ilgili adam belli ki espri gereği soldaki tabloya bakacak.Ama bakamıyor, değil mi Elif. O tablodan iki metre önde, öne (boşluğa) bakıyor. Yani kuruluş yanlış olmuş. Olayı gözünde canlandır ve lütfen bu çalışmalarını tekrar yap.Adamı biblo gibi kurşun asker gibi düşün ve onu döndür sırtı bize dönük olsun sen bunu yapabilirsin. Çizerken bilek hareketlerin çok uyumlu olmuş yani bileğin kırık. Tebrikler.
/ Bu elestiriler daha önce yaptığım eleştirilerden örnektir…Raşit Yakalı /

SORULARINIZI BEKLİYORUM...

KARİKATÜRLE İLGİLİ HER TÜRLÜ
SORULARINIZI SORABİLİRSİNİZ.

Atalarımız ne güzel söylemişler “Bilmemek ayıp değil, sormamak ayıp.” Diye. Sizler de karikatürle ilgili bilmek istediğiniz her konuyu bana sorabilirsiniz .Bende tecrübe ve bilgilerimin yettiği yere kadar sizlere yardımcı olmaya çalışacağım.Beni aşan konularda hocalarımdan yada kütüphanelerden öğrenip sizlere yardımcı olmaya gayret edeceğim. Bana gelen yüzlerce mektup arasından seçtiğim örnek mektupta olduğu gibi hepinizden karikatürle ilgili mektuplar bekliyorum. Tabii eleştirmek üzere karikatürlerinizi de...
Karikatürlerinizi bu blog adresine. www.rasityakali2@gmail.com
72 dp jipek 400 piksel olarak veya Dijital resmini çekip fotoğraf yollar gibi, Ya da posta ile
RAŞİT YAKALI BASIN SİTESİ A- BLOK A-10 YENİLEVENT-İSTANBUL- adresine de yollaya bilirsiniz.Elimin erdiği dilimin döndüğü kadar sizlere yardımcı olmaya çalışırım.Çünkü bu benim görevim. Çünkü karikatürü ve karikatürü sevenleri çok seviyorum.Yazışmak üzere...

RAŞİT YAKALI İLE DAHA ÖNCE SULTAN ÖZCAN TARAFINDAN YAPILMIŞ BİR RÖPORTAJ




-Karikatür nedir ve neden karikatür?

_Aşkın tarifi de karikatürün tarifi de değişik şekillerde yapılıyor.Bu tariflerin hepsi de doğru.Ben karikatürü “GÜLEN DÜŞÜNCE” olarak kabul ediyorum..Neden karikatür ? sorusunun cevabı ise : Bir yazıyı sonuna kadar okumadan bir şey anlayamayız. Karikatür öyle değil.Bir bakışta karikatür hakkında bir fikrimiz oluşuverir.Bunun için bir kıvılcım anı kadar bir zaman yeterli oluyor. Karikatür duygu ve düşüncelerimizi en kısa yoldan anlatan bir sanat dalı olduğu için karikatür diyorum
.
-Kendi çizginizi nasıl oluşturdunuz?
-Ustalarımı izleyerek, devamlı karikatür düşünüp, onunla yatıp kalkarak.
-Büyükler ve küçükler tarafından çok sevilen bir sanatçısınız. Bu sevgiyi nasıl kazandınız?

-Teşekkür ederim. Ben de büyüklerimi sayar, küçüklerimi çok severim. Her şey karşılıklı saygı ve sevgi ile oluşuyor.
-Sizde günümüzde çok az rastlanan,öğretmeyi seven verici bir kimliğiniz var. Bunu bize biraz açıklar mısınız?

-Tabi … Ben bir köy öğretmeniydim. Karikatürist olmak istiyordum ama nasıl olunur bilemiyordum. Mektupla ustalardan yardım istedim. Ömür boyu usta bellediğim sayın hocam Semih Balcıoğlu bana çok yardımcı oldu. O tarihte yani 40 yıl önce kendi kendime söz verdim. Hep o sözümü tutuyorum. Gördüğüm yardımı becerebildiğim kadar ben de aynı yardımı benden isteyenlere bende ulaştırmaya çalışıyorum.Bunu yaptığım işten zevk alarak ve görev olarak yapıyorum.
-Topluma iletmek istediğiniz mesajınız var mı?
-Tabii var olmaz mı? Her çizdiğim ve altına imza attığım karikatürümle bunu her gün yapıyorum, yani her karikatürümü bir mesaj iletmek için çiziyorum.Her sanatçının ilk görevi bu olmalı.

-Genç kuşak çizerlerine vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?
-Önce iyi bir desen bilgisine ihtiyaçları var.Bunun için anatomi çalışmaları şart. Bol bol desen çizip çok okumaları gerekli. Karikatürün basit bir sanat dalı olmadığı bilincine varmalılar. İyi çizilmiş karikatürleri dikkatle inceleyip ezberlemeliler. Çizdiklerini usta çizerlere gösterip eleştiri alsınlar. Bir karikatürist her konuyu uzmanı kadar olmasa da çok iyi bilmek zorunda. Kısaca sı karikatür sanatı büyük uğraş isteyen bir sanat dalı. Diğer sanat dalları gibi.
-Başarıya nasıl ulaştınız?.
-Bazı başarılarım olduysa , bunu yukarıda belirttiğim konulara elimden geldiğince ben de uygulamaya çalışmama borçluyum . Daha çok uygulayabilseydim başarım daha da artardı. Ne ekersen onu biçiyorsun. Tabii biraz da kabiliyet işi..
-Çarşaf Karikatür Okulunu kurdunuz yönettiniz . Buradan bir çok başarılı öğrenciler yetiştirdiniz. ---Karikatüre gönül veren arkadaşlara neler öneriyorsunuz?.

-Önerileri yukarıda saymıştım. Bunlara bazı şeyler de ekleye biliriz. Genç kardeşlerimiz kendilerine bir örnek çizer bulup onun yolunda giderlerse faydalı olur.Bu usta onların kendi sitillerine yakın biri olmalı tabi. Eleştiri almaktan korkmasınlar. Bıkmadan usanmadan çalışmak ,okumak araştırıp sorgulamak tek yol..

Not. http://www.rasityakali.com/ sitemde karikatür okulum devam ediyor ,Oradan benimle de temasa geçmek mümkün.
Karikatürcüler derneği de 021251360 61 (Yerebetan sanıcı çıkışı-Sultanahmet İst),
Karikatür ve Mizah müzesi de 0212 521 12 64 Müze yöneticisi Erdoğan Bozok.(Saraçhane Bozdoğan kemeri bitişiği Kovacılar sokak Atatürk Bulvarı. No: 12-İst. ).
Diğer meslektaşlarım da sizlere yardıma hazır.


NİÇİN GÜLERİZ...

NİÇİN GÜLERİZ?
Çoğumuz gülmesine güleriz de neden güldüğümüzü merak etmek hiç aklımıza gelmez. Şen kahkahalarla salonları çın çın öttürebildiğimiz sürece gülmek bize yürümek,yemek,içmek gibi normal görünür. Fakat sakın herkesin böyle düşündüğünü sanmayın. Gülmenin sebeplerini araştırmaktan gülmeye pek vakit bulamayan insanlara da dünyanın her köşesinde bol bol raslamak mümkün.Size garip bir şey söyleyeyim mi.. Neden güldüğümüzü merak edenlerin başında bizleri en çok güldürenler,yani komedyenler gelir. İşte Bob Hope /100 yaşını doldurduğu için bu asrın insanı seçildi bu yıl./, Jerry Lewis,Denny Kaye Groucho Marx ve onlar gibi daha bir çok komedyen boş zamanlarını gülmenin sebeplerini araştırarak gayet çiddi bir çalışma havası içine girdiler.
Arşak Palabıyıkyan diye bildiğimiz Grouche Marx vaktiyle insanların neye güldüklerini öğrenmeyi başaracak kimsenin Hollwoud'da milyarlar kazanacağını belirtmişti.
Üniversitede çalışmalar.
Komedyenler kadar bilim adanlarıda insanların neden güldüklerini kesin olarak tesbit edebilmek için yıllardan beri çalışıp didiniyorlar.
Bundan bir süre önce Amerika daki Yale Üniversitesi'nin ruh bilim fakültesinde gülmenin sebeplerini araştırmak amacıyla önemli bir deney yapıldı. Pek çok meraklının katıldığı bu deneyde fakülte yetkilileri deneye katılan şahıslara bazı karikatürler gösterdiler.Bu ara da öğretim üyeleri de bu şahısların karikatürler karşısındaki tepkilerini incelemeye koyuldular.
Bu deneyden çıkan sonuç gülmenin sebeplerini merak edenlerin merakını tam olarak gidermekten uzaktı; ama bu yolda çok önemli bir adım atılmış oluyordu. Yale Üniversitesi nin yetkilileri, Gülmenin insan karekterinin sırlarını çözmeye yarayacak önemli bir anahtar yerini tuttuğunu belirttiler.
Üstad Freud'a göre :
Ruh bilim üstadı Freud'a görebir kimsenin gülmesini sağlayan sebepler o şahsın kendisinin bile farkına varmamış olduğu özelliklerini meydana çıkarmaktadır. Mesela genellikle taşralı kadınlarla ilgili şakalara gülen bir kimsenin kadınlardan korktuğu anlaşılır.
Gülmenin sebepleri üzerine ortaya atılan iddiaların ilki,Milattan üç asır önce Yunanlı filozof Aristo'ya aittir. Aristo 'dan sonra da pek çok filozof ve ilim adamı gülmenin sebepleri üzerine teoriler kurmuştur.
Şimdi bu teorilerin bazılarını gözden geçirelim:
Aristo,insanların şekil bozukluklarına güldüklerine inanmıştı. Komik suratlara güleriz.
Aynı şekilde fiziki bakımdan tam manasıyla çirkin sayılmayacak şekil bozukluklarına da güleriz. Dalgın bir kimsenin görme yeteneğinin bozukluğu çoğu kere bizi kahkahalarla güldürür.
Dalgınlık yüzünden yapılan hatalar da bizi çok güldürür.: Sevgilisiyle konuştuğunu zanneden delikanlının gerçekte sevgilisinin baasına hitap etmekte oluşu bizleri kahkahalarla güldüre bilir.
Güleriz ağlanacak halimize. Bir de üstünlük teorisi var.Kendimizi başkalarından üstün hissettiğimiz zamanlar,aşağı seviyede gördükllerimizin davranışlarına ve düşüncelerine gülebiliriz..Bu teoriyi de 17.yüzyılda yaşayan Thomas Hobbes adındaki ilim adamı ortaya atmıştırsistemli,modern ruh bilimin babası sayılan Thomas Hobbes kendimize güldüğümüz zamanlarda bile gerçekten başkasına yani eski günlerdeki halimize güldüğümüzü belirtmişti.
Alman filozof Emmanuel Kant (1724-1804)da hiçbir sonuca ulaşamayan üzücü bekleyişlerin insanları güldürdüğü teorisini ortaya sürmüştür.
Yirminci yüzyılın başında filezof Heny Bergson da insanın makina gibi davranan hemcinslerine güldüğü teorisini ortaya attı. Şüphe yokki makine gibi hareket eden bir insanın manzarası pek komiktir
.
Bergson'a göre makine,insanın yanında hareket kabiliyeti bakımından pek ilkel kalmaktaydı.
Bergson insanın makineye değil de sürü hayvanına benzediği iddiasındaydı.
İnsanoğlunun meydana getirdiği sürünün de bazı kuralları vardıve bu kurallara uymayanlar garip durumlara düşebilirlerdi. İşte bu durumdakiler için uygulenecak en hafif ceza da onun hareketlerini gülmekten ibaretti.
Şeklini değiştirmek. Daha önce de belirttiğimiz gibi Freud'un teorisine göre gülmek, insanın iç dünyasında gizli kalan özelliklerinin meydana çıkmasını sağlayan bir vasıtadır.
Amerika'lı tanınmış yazar Max Eastman'ın ise gülme hakkındaki fikirleri bambaşkadır. "Gülmekten zevk almak " isimli bir de kitap yazan Max astman gülmenin aslında hoşa gitmeyeceği sanılan bir şeyin hoşa gidecek bir şekil almasından doğduğunu iddia etmektedir.
İsterseniz bu teoriyi bir örnekle açıklamaya çalışalım.
Groucho Marx: Seni at kamçılar gibi kamçılardım ama, demişti ne yazık ki benim atım yok.
Bir kimsenin at gibi kamçılanması,aslında hiç de hoşa gidecek bir şey değil,ama marx 'ın cümlesinin son kısmının adamakıllı saçma olması durumu değiştirmekte,hoşa gitmeyecek olayı komik bir havaya sokmaktadır.
Belki biraz garip gelecek ama gülmenin gerçek sebepleri bu güne kadar keşfedilmedi.Ama aslına bakarsanız, insanlar sebebini bilmeden de gülmekten zevk alıyorlar.Bu da gülmenin hayatımızda ne büyük bir yeri olduğunu göstermeye yetiyor.

6 Ocak 2008 Pazar

Dersler peş peşe sürüyor...

Benim dersim bitti. Ben dökümanlarımı toplayıp sınıfı tekedinceye kadar cocuklar beni unutmuş ve çoktaan yeni bir aktiviteye başlamışlardı. İlk derste beni ve elimdeki İbiş kuklasını görüp, koşarak "Bize Ne faaliyeti getirin, sürpriz hediyeniz bu hafta ne öğretmenim diyen minikler ben sessizce sınıftan süzülerek çıkarken, ancak göz ucuyla gül güle diyebiliyorlardı..Daha sonra yemeğe gidecekler..

patates baskılı yaratıcılık dersi





Kartal Ahmet Şimşek Eğitim Kurumları Ana Okulundaki bu haftaki dersimizde akşamdan patates baskıları yaptım, vücüt şeklinde, fıstık şeklinde . Sınıfta onları dağıtıp," Bunlardan yeni şekiller, desenler , yapalım birlikte hepimiz ayrı ayrı düşünelim," dedim ve örneklerimi gösterdim. Hepsi katıldı çalışmaya. Çok güzel işler ortaya çıktı. Sonuçta hepsi birer kinder çikulata kazandılar.
Orijinallerini imzalamayıda unutmadılar tabi.


Daha sonra da birlikte temel şekillerden faydalanarak kedi çizimleri yaptık.Pastel boyalarla özgürce çizimler yaptılar...


















Patates baskılarının üzrine ürettiğimiz yeni desenler bizleri çok eğlendirdi. Sonra ortasında kesip baskı kalıbı yaptığım patatesleri topladım, naylon torbaya koydum. Biri muzipçe sordu. "Öğretmenim onları ne yapacaksınız?"
Bende gülerek cevap verdim.." Akşama kızartıp, üzerine bir sarımsaklı yoğurt döküüüüp hııııım...." dedim bütün sınif çok güldü..
Yeni bir derste görüşmek üzere hoşakalın...
Rasit Yakalı