" YOLCULUK VAR..."
YOLCULUK VAR.
İşleri toparladım, okullar bitiyor. Pazar sabahı 07 feribotuyla ver elini Bandırma.İki gün İzmir’de kardeşimde kalacağız. Sonra altı aydır orada kalan annemi alıp Tire’ye geçeceğiz. Annemin evinde bir hafta kalacağız. Annem komşularıyla hasret giderecek. Kapının önüne oturup gelip geçene laf atacak, elini öptürecek. Sora ayın 10 unda ben yine İstanbul’a jüri toplantısı için gelip döneğim. Sonra da uzun bir süreliğine Bodrum’a gideceğiz ben annem ve eşim. İki hafta sonra da okullar kapanınca torunum yanımıza gelecek.
Bu gün “Allahaısmarladık” demek için önce Karikatür müzemize ve T. Gazeteciler Cemiyetine uğradım. Daha sonra Derneğe uğradım çünkü oradaki görevli arkadaşımız Melek yarın üniversiteyi dışardan bitirme imtihanlarına giriyor, amacım ona başarılar dilemekti. Baktım yukarıdan sesler geliyor. Yukarı çıktığımda başkanımız Metin Peker’i kitap paketlerini depodan yönetim odasına taşırken gördüm. Yardım etmek istedim,” Abi sen bırak, kalbine yeni stent takıldı, ben hallederim.” Dedi ama ben stent’liyim de kendisi açık kalp ameliyatlı…İki saat düzenleme yaptı, temizlik yaptı, ben de biraz yardım edebildim.
.Bir hanımefendi geldi. “Ben bir karikatürist’le konuşmak istiyorum,”dedi. “ Buyurun Metin Peker, Dernek başkanımız depoda.” Metin elindeki koliyi bıraktı,; “ Nasıl yardımcı olabilirim?” “Bir karikatür çizdirmek istiyorum, bir hanım küfe taşıyor, küfenin içinde evraklar olacak.” “ Ne zaman a istiyorsunuz? Hemen şimdi çiziktiriverin işte..” Metin bana baktı. Kaşımı kaldırdım, cesaret edemedim. Biliyorsunuz elim titriyor. Bir de yaklaşım hoşuma gitmedi. Bu kadar basit mi bu iş. Boyacı küpü mü…” Yarına isterseniz ben evde yapar size internetle yollarım. Dedim olmaz dedi. Yarın derneğe Aziz ve başka arkadaşlar da gelecekmiş.”Hanım efendi yarın ikide gelin bu çizimi yapacak arkadaşlar o saatte burada olacaklar.” Dedi.” Tamam “ dedi hanım efendi, gitti. Ben yarın yine dernekte olacağım. Belki çizer götürürüm istediğini. Yoksa bu iş Aziz Yavuzdoğan’a kalacak.
Daha sonra iki bey geldi. Birini gözüm ısırdı. Gülümsedim ona. Yanılmamışım İzmit’ ten Karikatürist Ertan Sertöz. Sizde benim gibi isminden tanıdınız. Hep derim ya biz büyük bir aileyiz. Ertan'ı yıllardır çizgilerinden tanırım. O doğuştan dilsiz, duyamıyor ve konuşamıyormuş. Bilmiyordum. Beyazıt’a bu gün özürlüler festivali varmış ve Ertan bu festivalde bir karikatür sergisi açmış. Yazışarak anlaşıyoruz. “Yarın sergini gezerim, bilseydim bu gün gelirdim,” dedim. “ Yok, sergi bir günlüktü”. Dediler. Sergi sonrası bir davet varmış onlar katılmamışlar ve ayakları onları derneğimize getirmiş. Metin hepimize çay yaptı, uzun uzun yazışarak konuştuk. Avusturya’da internet oylamalı bir yarışmaya katılmış ve en önde gidiyormuş Ertan. Arama moruna Ertan Sertöz yazınca çıkıyormuş. Bir resim çekilelim siteme koymak için dedim. Hemen kabul etti. “ Altına ne yazayım, bir mesajın var mı arkadaşlarımıza" dedim.. “ Hepinizi çok seviyorum, gözlerinizden öpüyorum, selamlar.Yaz “dedi. Arkadaşı da ebru sanatçısı ve özürlüler derneği ikinci başkanıymış.
Saat altı oldu. Bu arada metin birilerine mektuplar, koli paketler de gönderdi. Sonra bana “Raşit abi Taksim’de biriyle randevum var, birlikte çıkalım ve birer kadeh kırmızı şarap içelim seninle o saate kadar laflarız biraz.” Dedi. Biraz sonra Çiçek pasajında “SEV-İÇ” lokantasındaydık. Kırmızı şaraplar ve sigara böreklerimiz geldi. “Raşit abi vaktimiz çok az, şöyle biraz zamanımız olsaydı Tonguç abi’yi çağırırdım hemen. Ben yıllardır buraya gelirim onsuz hiç oturmadım bu masaya”. Efkarlandış şu köşede Ferruh ağabeyle, bu köşede Ali Ulvi ağabeyle, Şu yanda Balcıoğlu ağabeyle. Yalanım varsa.Bir defasında şu masada Eflatun abi, Tonguç, ben, uzun sure oturduk. Tonguç ayrılmadan önce: SEVİÇ lokantasında iki sevgili dostumla SEVİNÇ içindeyim, SEVİÇ lokantasında SEVİNÇ içinde içiyoruz. Dedi. Ben de Tonguç’suz SEVİÇ lokantasını düşünemiyorum. Dedi. Sonra da bana bu yıl ki Nasrettin Hoca yarışmasına Çin’den Brezilya’dan Küba’dan ve diğer yerlerden gelecek ünlü jüri üyelerinden ve kendisinin derneğimize olan aşkından bahsetti. O asıl bugün Yoğun bakımda yatan arkadaşımız İsmail Gülgeç için İstanbul’a gelmiş. Bütün bu yazdıklarım olup biterken Metin neredeyse üyelerimizin yarısına yakınıyla telefon görüşmeleri yaptı. Bazılarına Gülgeç’in durumunu aktardı, iki kere de İsmail kardeşimizin hanımıyla görüştü. .Belki de konuştuklarından biri de sizdiniz.. Sonra Taksim’e yürüyerek kalabalıkta kaybolduk. Ayrıldık ama onun derneğimizi ilgilendiren bir randevusu vardı Taksim’de. Kırmızı şarabın rengi içimizde kaldı.. O renk kaybolmadan bunları sizinle paylaşmak istedim. Benimde aklıma geliverdi bu masada ben ve eşim yıllar önce derneğimizden kazandığı ödülünü almaya gelen Ukrayna'lı çizer Bibişhev'i ağırlamıştık ve fazla masraf olmasın diye yönetimdeki öteki arkadaşlar katılmamışlardı.. Bunu Metin'e hatırlattığımda; "Abi biz artık beş gün içinde ödülleri hemen yolluyoruz. Bak bir çok yarışma artık bu gün yapılamıyor, bizim yarışma en saygın iki yarışmadan biri. "dedi. Saygılarımla.
Raşit Yakalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder