İğneyi kendime…
Hayatımız hep karikatür değil…
Biz karikatüristler olayların can alıcı noktalarını bulmayı biliriz, çarpıklıkları iyi bulur, hocamız Cemal Nadir in dediği gibi, bölgeye bir pertavsız tutar, büyütür tarama ucumuzla orada cerahat varsa neşter vururuz. Yıllardır da sorgulayıcı gözle olaylara baktığımız için de hiç bir şey gözümüzden kaçmaz. Ya da ben öyleyim sanırdım kendimi.
1980 yılından beri sabahları koşuyordum. Son yıllarda stent olayım çıkınca yürüyüşlere başladım. 3 Levent’te Beşiktaş Belediyesinin bizler için yaptırdığı Çilekli halı sahasında çok iyi bir grubumuz var. Her sabah Türkiye’nin gündemini biz belirliyoruz. Zeminin kauçuk olmasına rağmen Stres atıyor, terapi yapıyoruz. Yüz kişiye yakınız. Aramızda her meslekten emekli arkadaş var, sohbetlerimiz çok iyi. Dayanışmamız çok iyi. Dişçimiz var, öğretmenimiz sekreterimiz, bankacımız, müdür beyimiz, amir beyimiz, muhasebecimiz, ev kadınımız, emekli albayımız, profesörümüz, patronumuz, emeklimiz, garibimiz…
Geçen Perşembe günü üçüncü kuzu çevirme partimizi bile yaptık, Küçük Armutlu’ daki Karanfil ocak başında..
Dün akşam Trabzonspor’u 3-0 yenince bu sabah Beşiktaş amblemli atkımı boynuma sarıp hava atmak için sahaya koştum. Fenerli, Galatasay’lı arkadaşlarla lay lay lom yapa oynaya turlarken, birden dikkat kesildim. Yürüyüşe geç kalan emekli vali beyimiz F:K saha girişinde her sabah gördüğümüz ve hep kendi kendine konuşan ve ara sırada kendi kendine sahada yürüyüp gülen ve 3. Levent otobüs durağında yatıp kalkan o garip kişiyle sohbet ettiğini ve eline bir şey bıraktığını gördüm göz ucuyla. Sonra grubumuza vali beyimiz de katıldı. Benim atkımla da epey dalga geçti. Bir tur sonra benim bir saatim dolduğu için, çıkış kapısına geldiğimde o zavallı kişiyle burun buruna geldim. Bir elinde bir bardak çay, öteki elinde kaşarlı bir tost vardı ve gözleri ışıl ışıldı, uzaklara gülüyordu. Beni fark etmedi bile.
Eve geldim, kahvaltıda eşime anlattım, kesmedi, vali beyi telefon edip bu duygularımı anlattım, kesmedi, oturdum bu yazıyı yazdım. Kim bilir ben bu manzarayı kaç kere gördüm. Ya da gözümden nasıl kaçırmışım…Hani benim gözümden karikatürist olarak hiç bir şey kaçmazdı. Kim bilir daha kimleri, neleri kaçırdım ben. Bu yazıyı burada kesiyorum. Dünya iyilerin sayesinde ayakta duruyor olmalı. Her ne kadar sürçü lisan ettimse affola.
Raşit Yakali
Hayatımız hep karikatür değil…
Biz karikatüristler olayların can alıcı noktalarını bulmayı biliriz, çarpıklıkları iyi bulur, hocamız Cemal Nadir in dediği gibi, bölgeye bir pertavsız tutar, büyütür tarama ucumuzla orada cerahat varsa neşter vururuz. Yıllardır da sorgulayıcı gözle olaylara baktığımız için de hiç bir şey gözümüzden kaçmaz. Ya da ben öyleyim sanırdım kendimi.
1980 yılından beri sabahları koşuyordum. Son yıllarda stent olayım çıkınca yürüyüşlere başladım. 3 Levent’te Beşiktaş Belediyesinin bizler için yaptırdığı Çilekli halı sahasında çok iyi bir grubumuz var. Her sabah Türkiye’nin gündemini biz belirliyoruz. Zeminin kauçuk olmasına rağmen Stres atıyor, terapi yapıyoruz. Yüz kişiye yakınız. Aramızda her meslekten emekli arkadaş var, sohbetlerimiz çok iyi. Dayanışmamız çok iyi. Dişçimiz var, öğretmenimiz sekreterimiz, bankacımız, müdür beyimiz, amir beyimiz, muhasebecimiz, ev kadınımız, emekli albayımız, profesörümüz, patronumuz, emeklimiz, garibimiz…
Geçen Perşembe günü üçüncü kuzu çevirme partimizi bile yaptık, Küçük Armutlu’ daki Karanfil ocak başında..
Dün akşam Trabzonspor’u 3-0 yenince bu sabah Beşiktaş amblemli atkımı boynuma sarıp hava atmak için sahaya koştum. Fenerli, Galatasay’lı arkadaşlarla lay lay lom yapa oynaya turlarken, birden dikkat kesildim. Yürüyüşe geç kalan emekli vali beyimiz F:K saha girişinde her sabah gördüğümüz ve hep kendi kendine konuşan ve ara sırada kendi kendine sahada yürüyüp gülen ve 3. Levent otobüs durağında yatıp kalkan o garip kişiyle sohbet ettiğini ve eline bir şey bıraktığını gördüm göz ucuyla. Sonra grubumuza vali beyimiz de katıldı. Benim atkımla da epey dalga geçti. Bir tur sonra benim bir saatim dolduğu için, çıkış kapısına geldiğimde o zavallı kişiyle burun buruna geldim. Bir elinde bir bardak çay, öteki elinde kaşarlı bir tost vardı ve gözleri ışıl ışıldı, uzaklara gülüyordu. Beni fark etmedi bile.
Eve geldim, kahvaltıda eşime anlattım, kesmedi, vali beyi telefon edip bu duygularımı anlattım, kesmedi, oturdum bu yazıyı yazdım. Kim bilir ben bu manzarayı kaç kere gördüm. Ya da gözümden nasıl kaçırmışım…Hani benim gözümden karikatürist olarak hiç bir şey kaçmazdı. Kim bilir daha kimleri, neleri kaçırdım ben. Bu yazıyı burada kesiyorum. Dünya iyilerin sayesinde ayakta duruyor olmalı. Her ne kadar sürçü lisan ettimse affola.
Raşit Yakali
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder