17 Kasım 2007 Cumartesi

SEN ESPRİ ARIYORSUN MORUK (!)

Sabah yürüyüşümü bitirmiş, üçüncü kattaki evime tırmanıyorum.
Hanım, kurulu saat gibi kapıyı açtı;
“-Bitti mi sporunuz beyefendi ? Bakıyorum yine ağzın kulaklarında, yine ne oldu.?”
"-Sorma çok komik bir an yaşadım. Çöp kamyonu geçiyordu, çöpçülerin üçü birden öne oturmuş; işleri bitmiş, ellerinde birer ithal muz aynı anda ısırdılar mutlu bir şekilde. Birden bu olay bana çok komik geldi. Keşke yanımda fotoğraf makinem olsaydı. Çok komik bir sahne olacaktı, unutamıyorum, ona gülüyorum; tıpkı üç maymun esprisi gibi olacaktı." dedim.
“ -Heh heh, çok komik.! Sen zaten espri arıyorsun morukçuğum.(!)" dedi.
“-Ben aramıyorum, o gelip bana çarpıyor, elimde değil." dedim, ama sonra eşim ;
“ -Üçü birden çöpleri pencereden yere mi attılar?” diye taşı gediğine koyuverdi.
İşte espri böyle anlık bir kıvılcım , bir yaşam biçimi.
* * *
Çikolata reklamı için elemeler sonunda ben seçildim. Ajansım bunu bana müjde olarak bildirdi. Hakikaten benim için müjde idi, çünkü haftada üç beş görüşmeye yönlendiriliyorum ama senede ya bir ya iki reklam da oynayabiliyordum.
Ertesi günü bir görüşme daha yapıldı ve bir gün sonra kostüm provasına çağrıldım. Kıyafet resimleri çekilecekti. Kostümcü hanım ve yardımcısı beş gömlek, 10 yelek iki pantolon giydirip potluklara bakarken, yardımcısına döndü;
“ -Dün akşamki prova ne zor geçti değil mi.?"
“ -Ayy sorma.. Çocuk hakikaten vücut geliştirmiş. Her yeri kas pazı , ne denesem kasları fışkırıyor . Hiç olur mu, ondan salon adamı tipi olur mu hiç.?”
Birden durdum..
O an birden kendime baktım .
Karnım çekik , göğüslerim şiş ve kasık bir halde sanki ben "Tarzan “ım.
Aniden kendimden utandım ve “ fooooos” diye göbeğimi salıverdim.
İçimden kendi halime güle güle öldüm.
* * *
Mutlu bir aile tablosu . Ana babalarıyla torunlarımızı bekliyoruz köşkümüzde. Geliyorlar... Sohbetler, aramızda konuşuyoruz doğaçlama.
Zaten konuşmasız bir çekim... Fon olsun diye;
“ -Nerede kaldınız be kızım, iki yıldır gelemediniz ,valla çok özledim”
"-Sorma babacığım, gelemedik bir türlü işte, iş güç...”
.... ve çikolata ikramları.
İkramları ben yapıyorum .
Önce bana sormuşlardı görüşmelerde:
“-Bol bol çikolata yiyeceksiniz bir rahatsızlığınız var mı beyefendi?. Şekeriniz filan var mı?.."
"-Yok bomba gibiyim, bir koli çikolatayı yerim .." demiştim.
* Çekimde çikolataları ben dağıtıyorum. Tekrar tekrar çekimler olduğu için de çocuklara zarar vermesin diye, her seferinde torbaya tükürtüyorlar çocukları.
Çekim bitti ben bir tane bile çikolata yiyememiştim.
Üstelik kendi torunuma ;
"-Bol bol çikolata yiyeceğim, belki sana bile getiririm." demiştim..
Çekim bitti.
Yönetmen elimizi sıkarak teşekkür etti ve “Ankaralı mıyız beyefendi?" diye sordu. "Hakiki kızınız mı? İki yıldır görüşmüyor muydunuz?" diye de ekledi.
* * Acaba beni “ti “ye mi aldı. Rolünüz çok inandırıcıydı mı demek istedi.?
Yoksa !?.
* * *
Biraz önce cebime bir mesaj daha geldi.
Mesajı hemen hanıma okudum.
"-Bak yeni bir ön görüşme daha geldi. Bakarsın olur. "
“-Güzeeel avucum kaşınıyor, ne reklamıymış ?”
“-Yumurta reklamıymış..”
“-Harika kesin olur, bu reklam senindir.”
“-Nereden biliyorsun.? İçine mi doğdu?”
“ Evet. Yumurta reklamıymış, sende yumurta gibi adamsın.. oldu bu iş..!”
* * *
Karikatür dersinden çıkmış, eve dönmek için Kartal'dan yanlışlıkla Kadıköy otobüsüne binmişim...
"Eh, Kadıköy'e gelmişken, bir program CD'si arıyordum, onu alayım." dedim.
Pasaja girdim...
“ -Corel Draw12” cd si var mı ?”
“-Var amca”
“-Kaça?”
“-10 lira...”
“ -Tamam...”
...
Kolumdan tuttuğu gibi beni yan pasaja sürükleyip, iki kat bodruma indirdi . Hemen yüklemeye başladı.
”-Amca beş lira daha ver, sana 13'ünü vereyim.”
"-Tamam 13'ünü ver ama beş lirayı alma, ben emekliyim.”
"-Öğretmen misin amca ?"
“Evet, nasıl bildin? “
“-Kıravatından, çantandan. "
"-Tamam o zaman.."
"- Tamam amca, bir işin olursa yine beni bul.”
Eve geldim, baktım, bana yine 12'yi yüklemiş.
Boşuna acındırdım kendimi.
* * *
Yolda gelirken cep telefonum çaldı.
Arayan Okul müdürü Orhan Yorgancı Bey...
” -Raşit'çiğim sen çıktın, Şükrü geldi. Bak yanımda. veriyorum.
“ -Vay Raşit abi..( Bir spor gazetesinin yazı işleri müdürü ve 1982 yılından benim Çarşaf Karikatür okulu öğrencim. Oğlu o okulda okuyormuş.) "
”-Raşit abi hani sen bana her gün karikatür yolluyorsun ya. Onlardan birini oğlumun ev ödevinde kullanmıştım. Masamda da onu Ertuğrul bey gördü ,” "Bu ne dedi.” “ Raşit beyin karikatürü” “Aaa şu meşhur karikatürist Raşit bey mi? “ “Evet, bana her gün maille atıyor, hocamdır.” “ Yahu niye kullanmıyorsun o zaman ?” “ Ama bunlar spor karikatürü değil.” ” Ver o zaman bize, biz kullanalım.”dedi.
“-Abi pazartesi bir görüşelim , şu işi konuşalım, ben seni ararım.” dedi.
. . .
İşte benim bir günümden kesitler. Hanım mı haklı, ben mi? Ben mi espri arıyorum, espri mi beni buluyor?
Bir de bir işim oluyor mu bu arada?
Kadere bak..
Her ne kadar sürçü lisan ettimse, affola. !.
............. Raşit Yakalı

Hiç yorum yok: